2. Abdulhamid Han’ın 5. kuşak torunu Sultan Nilhan Osmanoğlu İstanbul Gaziosmanpaşa Meydanı'nda “Torununun Dilinden Kösem Sultan” adlı konferansa katılmış.
Sultanımızı, katıldığı bir yarışma programından tanıdık ve sonra gündemde aranan bir karakter haline büründü. Katıldığı konferansta bence talihsiz birkaç cümle kurmuş. Demiş ki; “Bizim canımıza yetti parlamenter sistem artık… Parlamenter sistemin benim değerlerime, benim dava adamı olarak gördüğüm kişilere hep zarar verdiğini düşünüyorum.”
Konu ile ilgili hafta sonu hürriyet yazarı Gürse Birsel’nin “Kusura bakma bebeğim artık prenses benim!” başlıklı çok güzel bir yazısı vardı. Gerçekten yazıyı çok beğendim, tamamının okunmasını tavsiye derim. Fakat buradan şu cümlelerini paylaşmak isterim. “Nilhan Sultan Hanımefendi Hazretleri, canınıza da yetse, yapacak bir şey yok. Ayaklar baş oldu, sorma bacım! Galatasaray Adası’nı filan vermeyeceğim size çünkü artık orası bizim kraliyet ailesinin. Dava da açma, kraliyet ailesi kalabalık, 80 milyonuz hangimizle uğraşacaksın?”
DEĞİŞİM DOĞRUYA, GÜZELE DEVRİLMELİ
Woody Allen demiş ki; “Dünyanın en güzel cümlesi, “seni seviyorum” değil, “tümörünüz iyi huylu çıktı”dır. Haklı mıdır? Bilemiyorum fakat çok tartışılacak bir durum…
Aslında konu biraz da hissettiklerinizle ilgili bence. Yaşadığımız psikolojik durum bozukluklarından tutun da, çevresel faktörlere, yaşam tarzına kadar birçok faktör hissettiklerimizi de etkiliyor. Tabii ki etrafınızda yapılan mantıksız veya plansız işler karşısında bizlerin verdiği reaksiyonlar ve/veya veremediği reaksiyonlarda cümlelerin önceliğini değiştirebiliyor. Bir de yaş ilerledikçe cümlelerin önceliği değişiyor. Genç yaşlarda ölüm veya hastalık biraz daha geç geliyor insanın aklına. Yaş ilerledikçe daha fazla ve çok ilerledikçe hiç çıkmıyor…
Dolayısıyla her türlü faktöre bağlı olarak insanların cümlelere olan tepkisi değişebiliyor ve değişim hayatın her alanında, her döneminde yaşanıyor. Değişim yaşanmalı mı? Evet, yaşanmalı… Fakat değişim doğruya, iyiye, güzele devrilmeli, diye düşünüyorum.
