Lüks evler, lüks eşyalar, harcanan paralar...
Acaba hepsi gerçek mi ya da gerçek mutluluğu ve sevgiyi içinde barındırıyor mu? Sosyal medya sayesinde herkesin özel hayatı toplumsal hayata dönmeye başladı.
Özel denen hiçbir şey kalmadı. Yapılan her şey, gezilen her yer ya da yenen her yemek sanki topluma göstermek için yapılıyorcasına paylaşılıyor. Oysa kişi kendisi için yer, kendisi için gezer, kendisi için giyinir. Öyle değil mi?
“Gösteriş bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma biçimidir.” Konfüçyüs.
Hayatı kendimiz için yaşar, zevki sefasını kendimiz için süreriz. Çok lüks evlerde oturan ama evinde misafir kabul etmeyen aciz insanlar var ne yazık ki.
Oysa evlerin eşyaların bir kıymeti yok ki. O evde yaşayan güzel yürekli insanların kıymeti ve önemi var. İnsana insan olduğu için değer verilmeli. Yunus Emre ne de güzel söylemiş. Yaratılanı severim Yaradandan ötürü derken. Ballı baklavalı sofralar kurulsa ama yüzde tebessüm olmasa kim nasıl tat alabilir ki. Önemli olan yüzdeki tebessüm ve misafirperverlik değil mi? Ne yazık ki para insanı adam etmiyor. Parası olup karakter gelişimini tamamlamamış bireyler sade gücün parada olduğunu zannediyorlar. Kendi gözünde zayıf olduğunu düşünen insanları ezmeye çalışıyorlar.
Oysa bilmiyorlar ki güçsüz zayıf kabiliyetsiz olanlar kendileri.
Dünyanın en lüks içinde yaşayan insanı da fakirliği en dipte yaşayan insanı da ölmeyecek mi?
Sanki asıl mekanımıza giderken yanımızda götürecekmiş gibi neyin çabasındayız hiç anlamış değilim. Oysa alçak gönüllü hoş görülü ya da yetersizlik duygusu olmasa ne de güzel olur öyle değil mi?
Bu hayatta başımıza ne geliyorsa aşağılık kompleksinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Onun evi var benim de olmalı onun arabası var benim de olmalı.
Eşyaları daha lüks daha güzel ben de değiştirmeliyim. Derken bir bakıyorsun borç batağında yüzüyorlar. Oysa ellerindekinin kıymetini bilseler var olanla yetinseler ne kaybederler ki. Lüks hayat ve gösteriş merakının içerisinde kaybolan koca bir nesil yetişiyor.
Ya insanoğlu gelirken ne getirdin ki ne götüreceksin.